Sadako Özeti

Sadako ve Kağıttan Bin Turna Kuşu Romanı Hakkında Bilgi

Kanadalı yazar Eleanor COERR'in kaleme aldığı "Sadako ve Kağıttan Bin Turna Kuşu" adlı bu eser Hiroşima'ya atılan atom bombasının etkisiyle lösemiye (kan kanserine) yakalanan on iki yaşındaki küçük bir kızın hikayesini çarpıcı bir şekilde anlatıyor. Kitabın kahramanı Sadako SASAKİ 25 Ekim 1955 tarihinde, on iki yaşındayken ...
Sadako ve Kağıttan Bin Turna Kuşu özeti
Sadako ve Kağıttan Bin Turna Kuşu Romanı Hakkında Bilgi

Eserde Sadako SASAKİ'nin hikayesinin yanında kağıttan bin turna kuşu efsanesi de anlatılıyor. Japon kağıt katlama sanatı olan origami* ile yapılan bin turna kuşunun efsanesini eserde bulacaksınız. Kitabın son bölümünde origami sanatıyla turna kuşunun nasıl yapıldığı da belirtilmiş. Yine kitabın son bölümünde yazar Eleanor COERR hakkındaki bilgileri de bulabilirsiniz.
Sadako romanı oldukça iyi bir şekilde Türkçeye çevrilmiş. Dili akıcı, anlatımı açık. Pek fazla ayrıntıya girilmeden olaylara odaklanılmış ve Sadako SASAKİ'nin başından geçenler anlatılmış.
"Sadako ve Kağıttan Bin Turna Kuşu" Beyaz Balina Yayınları'ndan çıkmış ve liste fiyatı 9 TL. Eserin orijinal adı: "Sadako and the Thousand Paper Cranes." "Sadako ve Kağıttan Bin Turna Kuşu" romanını Türkçeye çeviren Zuhal Yeke.

*Origami: Makas veye yapıştırıcı kullanmadan sadece kağıtları katlama yoluyla Japon usulü, kağıttan hayvan figürleri yapma sanatıdır.

Tanzimat Dönemi Türk Edebiyatı

BATI ETKİSİNDE GELİŞEN TÜRK EDEBİYATI

TANZİMAT DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATI
               
                17. yüzyıldan itibaren hızla gerilemeye başlayan Osmanlı İmparatorluğu, bu olumsuz gidişi durdurabilmek amacıyla Avrupa’nın uygarlık, bilgi ve kültüründen yararlanarak; özellikle ordu ile ilgili kurumlarda bazı yenilikler yapmıştır. 19. yüzyıldan itibaren de devletin idare ve kültür kurumlarında, Avrupa örnek alınarak birtakım yenilikler yapılmıştır. Bu yenilik hareketlerinden beklenen yarar sağlanamadığı için I. Abdülmecit döneminde, devlet kurumlarının Batı esaslarına göre yeni baştan düzenlenmesi gerektiği düşünülmüş ve yapılacak yeniliklerin ana çizgileri 3 Kasım 1839’da Tanzimat Fermanı (Gülhane Hattı Hümayunu) adıyla yayımlanmıştır.
Tanzimat Edebiyatı
Tanzimat Dönemi Türk Edebiyatı
                Tanzimat Fermanı yayımlandıktan sonra, son yıllarda eski niteliklerini yitiren medreselerin yerine, Avrupa’daki eğitim kurumları örnek alınarak birçok yeni okul açılır: Darü’l Fünun (Üniversite), Encümen-i Dâniş (Bilimler Akademisi), Mekteb-i Mülkiye, Dârü’l Muallimât, Galatasaray Sultanisi vb.
                Öte yandan, Avrupa’nın çeşitli başkentlerine gönderilen büyükelçiler aracılığıyla Batı edebiyatından çeşitli türlerde çevirilerin yayınlanmasıyla Türk okuru Batı edebiyatıyla da tanışır.
                1832’de açılan “Tercüme Odası”nda dil öğrenen gençler yanında, değişik alanlarda öğrenim görmek üzere Avrupa’ya gönderilen gençlerin Batı edebiyatına ilgi göstermeleri sonucu, Divan edebiyatından farklı bir edebiyat anlayışı ortaya çıkmaya başlar.
                1860’ta İbrahim Şinasi ile Âgâh Efendi’nin “Tercüman-ı Ahvâl” adlı ilk özel gazeteyi çıkarmalarıyla Tanzimat Edebiyatı başlar. 1839’dan 1860’a kadar geçen süre Tanzimat edebiyatının hazırlık dönemi olarak kabul edilir. Tanzimat edebiyatı kendi içinde “birinci dönem” ve “ikinci dönem” olmak üzere ikiye ayrılır.

Tanzimat Edebiyatı 1. Dönem özellikleri için tıklayınız. 

Tanzimat Edebiyatı 2. Dönem özellikleri için tıklayınız.

Tanzimat Dönemi Türk edebiyatı 2. Dönem

II. Dönem Tanzimat Edebiyatı (1876-1896)

Tanzimat 2. Dönem Edebiyatının Özellikleri:

1876’da İkinci Meşrutiyet’in ilânıyla birlikte Tanzimat edebiyatının ikinci dönemi başlar. Bu dönemde, ilk dönemden farklı bir edebiyat anlayışı gelişir.
1) Recaizâde Mahmut Ekrem, Abdülhak Hâmit Tarhan, Samipaşazâde Sezaî, Nabizâde Nazım, Muallim Naci bu dönemin önemli edebi şahsiyetleridir. “Sanat, sanat içindir.” anlayışını benimsemişlerdir.
2) “Okunmak için yazılan tiyatro eserlerinde” dil süslü bir nitelik gösterir. Bilhassa Abdülhak Hâmit Tarhan, tiyatro eserlerini, “oynanmak için değil, okunmak için” yazdığını söylemiştir. Manzum tiyatro da görülür.
3) Şiire, “Her şey şiirin konusu olabilir.” ilkesini getirmişlerdir. Özellikle “varlık, yokluk, aşk, doğa” gibi soyut ve somut konular işlenmiştir. Dil daha süslü bir nitelik gösterir. “Göz için değil, kulak için kafiye” anlayışı benimsenir. Sanatlı söyleyişe önem verilir. Batı edebiyatından alınan kimi nazım türleri de kullanılır.
4) Bu dönemde gazetecilik geriler. Buna karşılık dergicilik gelişir ve mizah dergileri çoğalır.
Tanzimat Edebiyatının Özellikleri:
Tanzimat 2. Dönem Edebiyatının Özellikleri:
5) Bu dönem sanatçıları realizmden etkilendikleri için gözleme önem vermişlerdir. Bu nedenle olağanüstü olaylar ve kişiler yerine; roman ve hikâyelerde anlatılan her şeyin gerçek ya da gerçeğe uygun olmasına dikkat edilmiştir. Roman ve özellikle küçük hikâye türü gelişmiştir.
6) Bu dönemde genellikle ağır bir dil kullanılmıştır.

Tanzimat Dönemi Türk Edebiyatı 1. Dönem

I. Dönem Tanzimat Edebiyatı (1860-1876)

1. Dönem Tanzimat Edebiyatının Genel Özellikleri:

1) Tanzimat edebiyatının ilk dönem sanatçıları Namık Kemal, İbrahim Şinasi, Ziya Paşa, Şemsettin Sami, Ahmet Vefik Paşa, Ahmet Cevdet Paşa, Ahmet Mithat Efendi, Ali Suavi, Direktör Ali Bey’dir.
2) Birinci dönem Tanzimatçılar, “Sanat toplum içindir.” anlayışını benimsemişlerdir.
3) İlk dönem sanatçılarının kimi klasizmin (Şinasi), kimi de romantizmin (N. Kemal) etkisinde kalmıştır.
4) Bu dönem sanatçıları “uygarlık, hak, adalet, kanun, özgürlük, devletle yurttaşların karşılıklı hak ve ödevleri, erdem, vatan sevgisi, gençlerin kendi başlarına evlenme kararı verememelerinin yarattığı sorunlar, çok olumsuz şartlarda yaşamak zorunda olan kadınlar” gibi konuları ele almıştır.
5) Halkı eğitmeyi amaçladıkları için sade dilde ürün vermek istemişler; ancak bu konuda çok da başarılı olamamışlardır. Bununla birlikte sahnelenmek amacıyla yazdıkları tiyatro eserleriyle gazete türlerinde, diğer edebi türlere (şiir, roman vb) göre daha sade bir dil kullanmışlardır.
6) Romantizmin etkisinde kalan yazarlar; romanlarında rastlantılara çokça yer vermiş, kendilerini gizleme gereği duymamış, olayın akışını durdurarak kimi zaman okuyucuya seslenmiş, olaylar içinde gereksiz bilgiler vermiş, bazen olayın geçtiği yerleri olaylardan kopuk şekilde tasvir etmişlerdir (betimlemişlerdir). Romantizmin de etkisiyle roman kişilerini tek yönlü olarak tanıtan –iyiler her zaman iyi, kötüler her zaman kötü- yazarlar, kötüleri cezalandırıp iyileri ödüllendirmişlerdir.
7)Divan şiiri anlayışına karşı çıkmalarına rağmen, şiirin biçimiyle ilgili hiçbir değişiklik gerçekleştirememişlerdir. Ölçü aruz ölçüsüdür. nazım birimi beyittir. Divan edebiyatı nazım türlerini (gazel, kaside, mesnevî vb) de kullanmaya devam etmişlerdir. Bununla birlikte bu dönemde şiirlere, işlenen konuya veya temaya uygun başlıklar verilmeye başlanmıştır. Namık Kemal’in “Hürriyet Kasidesi, Vatan Şarkısı, Vaveylâ” adlı şiirleri buna örnektir. Ayrıca hece ölçüsüyle şiir yazma denemeleri de görülür. Yine bu dönemde “özgürlük, hak, adalet, eşitlik vb” kavramların ilk kez şiirde tema olarak işlenmesi, şiirde anlam bütünlüğüne önem verilmesi, Divan şiirine göre daha sade bir dil kullanılması, sanatlı söyleyişlerin az da olsa terk edilmesi gibi yenilikler, şiirin içeriğiyle ilgili önemli gelişmelerdir.
tanzimat dönemi Türk edebiyatının özellikleri
Tanzimat edebiyatının özellikleri
8)Bu dönemde roman türüne oranla daha çok gelişen tiyatro türünde; komedilerde klasizmin, dramlarda romantizmin izleri görülür. Genellikle “vatan, aile, gelenek ve görenekler” gibi konular işlenmiştir. Halka seslenildiği için, özellikle sahnelenmek amacıyla yazılan tiyatro eserlerinin dili daha sadedir.
9) Gazetecilik, Tanzimat edebiyatının ilk döneminde hızlı gelişen alanlardan biridir. Kullanılan dil daha sadedir. Gazetelerde makale, fıkra, eleştiri gibi yazı türlerine yer verilmiştir.

Dilin İşlevleri

9.sınıf Türk dili ve edebiyatı, ALICIYI HAREKETE GEÇİRME, DİL ÖTESİ, DİLİN İŞLEVİ NELERDİR, GÖNDERGESEL, HEYECANA BAĞLI, KANALI KONTROL, ŞİİRSEL İŞLEV 

1.GÖNDERGESEL İŞLEV:
Dilin bilgi verme işlevidir.
Bir başka ifade ile bilgiyi olduğu gibi aktarma işlevidir. Burada amaç, gönderge konusunda doğru, nesnel (kişiden kişiye değişmeyen), gözlemlenebilir bilgi vermektir. Bu işlev daha çok kullanma kılavuzlarında, nesnel anlatılarda, bilimsel bildirilerde, özetlerde karşımıza çıkar.
 

2.HEYECANA BAĞLI İŞLEV:


Bir ileti, göndericinin iletinin konusu karşısındaki duygu ve heyecanlarını dile getirme amacıyla oluşturulmuşsa dil heyecana bağlı işlevde kullanılmıştır.
Gönderici iletiyi heyecan ve duygularını dile getirmek amacıyla oluşturmuşsa dil "Heyecan" işlevinde kullanılmıştır.

Bu işlev, göndericinin kendi iletisine karşı tutum ve davranışını belirtir. Bu işlevde çoğunlukla duygular,  dile getirilir. Dilin göndergesel işlevinde nesnellik, heyecana bağlı işlevinde öznellik (kişiden kişiye değişebilen)  hâkimdir. Özel mektuplarda, öznel betimlemeler ve anlatılarda, lirik şiirlerde, eleştiri yazılarında dilin heyecana bağlı işlevinden sıkça yararlanılır.

3.ALICIYI HAREKETE GEÇİRME İŞLEVİ:


Bu işlevde ileti alıcıyı harekete geçirmek üzere düzenlenmiştir. İletinin bir çeşit çağrı işlevi gördüğü bu işlevde maksat, alıcıda bir tepki ve davranış değişikliği yaratmaktır. Propaganda amaçlı siyasi söylevler, reklâm metinleri, genelgeler, el ilanları genellikle dilin bu işleviyle oluşturulur. Daha çok emir kipi ile çekimlenmiş cümlelerde görülür.


 

dilin islevleri
dilin işlevleri


4.KANALI KONTROL İŞLEVİ:


Bir ileti, kanalın iletiyi iletmeye uygun olup olmadığını öğrenmek amacıyla düzenlenmişse dil, kanalı kontrol işlevinde kullanılmıştır. Gönderici ile alıcı arasında iletişimin kurulmasını, sürdürülmesini ya da kesilmesini sağlayan bu işlevde iletinin içeriğinden çok iletişimin devam ettirilmesi durumu ağır basar. Törenlerde, uzun söylevlerde, aile yakınları ya da sevgililer arasındaki konuşmalarda; dilin kanalı kontrol işlevini yansıtan iletiler kullanılabilir.


5.DİL ÖTESİ(ÜST DİL)İŞLEVİ:


Bir ileti dille ilgili bilgi vermek üzere düzenlenmişse o iletide dil, dil ötesi işlevde kullanılmıştır. Dilin dil ötesi işlevinde iletiler, dili açıklamak, dille ilgili bilgi vermek için düzenlenir. Daha çok bilimsel metinlerde ve öğretme amaçlı konuşmalarda karşımıza çıkan dil ötesi işleve, günlük yaşamda da sıkça başvurulur.


6.ŞİİRSEL(SANATSAL)İŞLEV:


Bir iletinin iletisi kendisinde ise dil şiirsel işlevde kullanılmıştır. Dil bu işlevde kullanıldığında iletinin iletmek istediği husus, iletinin kendisindedir. Bu durumda ileti, kendi dışında herhangi bir şeyi ifade etmez, yansıtmaz. Obje iletinin kendisidir.
Şiirsel metinler, kendinden başka bir şeyi ifade etmeye ihtiyaç duymaz. Dilin şiirsel işleviyle kullanıldığı metinlerde gönderici alıcıda hissettirmek istediği etkileri uyandırmak için, dili istediği gibi kullanır, yani kendi özgün üslubunu oluşturmak için bir anlamda dili yeniden yaratır. Edebi sanatlardan, karşılaştırmalardan, çağrışım gücü yüksek sözcüklerden yararlanarak imgeler oluşturur, kelimelerileri daha çok yan ve mecaz anlamlarda kullanır. Edebi metinlerde dil şiirsel işlevde kullanılır.

Tanzimat Döneminde Çıkarılan Gazeteler


TANZİMAT DÖNEMİNDE YAYIMLANAN GAZETELER-TANZİMAT DÖNEMİNDE ÇIKARILAN GAZETELER  
TANZİMAT DÖNEMİNDE YAYIMLANAN GAZETELERİN KRONOLOJİK SIRALAMASI-TANZİMAT DÖNEMİNDE ÇIKARILAN GAZETELERİN KRONOLOJİK SIRALAMASI

Yeni Lisan Makalesinin Maddeleri ve Önemi

milli edebiyat akımı, yeni lisan kimin eseri, Yeni Lisan Makalesinin Maddeleri, Yeni Lisan Makalesinin Önemi, Yeni Lisan Makalesinin Önemli Maddeleri, Yeni Lisan Makalesinin Özellikleri,yeni lisan makalesi nerede yayımlandı

 Yeni Lisan Makalesinin Önemi


Türk edebiyatının önemli hikayecilerinden  olan Ömer Seyfettin'in 11 Nisan 1911'de Genç Kalemler dergisinde yayımlanan "Yeni Lisan" makalesinin özellikleri ve önemli noktaları maddeler halinde aşağıya alınmıştır. 
 
Yeni Lisan Makalesinin Maddeleri
Yeni Lisan Makalesinin Maddeleri ve Önemi

"Yeni Lisan" Makalesinin Özellikleri: 

1. Türkçede kullanılan Arapça ve Farsça dilbilgisi kuralları ve bu dillerin kuralları ile yapılan tamlamalar kaldırılmalı,

2. Türkçeye girmiş Arapça sözcükler Arapça dilbilgisi değerlerine göre değil, Türkçedeki kullanışlarına göre değerlendirilmeli,

Milli edebiyat dönemi konusu için tıklayınız... 

3. Arapça ve Farsça sözcükler asıllarındaki söylenişlerine değil, Türkçedeki söylenişlerine göre yazılmalı,

4. Konuşma diline girmiş Arapça ve Farsça sözcükler atılmamalı, bilimsel terimlerde Arapça kullanılmasında sakınca görülmemeli,

5. Başka Türk lehçelerinden sözcük alınmamalı,

6. Konuşmada İstanbul ağzına uyulmalıdır.

Ömer Seyfettin'in edebi hayatı için tıklayınız...

Dini Tasavvufi Halk Şiiri

Dini Tasavvufi Halk Şiiri

Tasavvuf düşüncesine bağlı olan şairlerin oluşturdukları şiirler bu şiir geleneği içerisinde değerlendirilmektedir. 

Dini Tasavvufi Halk Şiirinin Özellikleri

 * Bu şiir geleneği Türkler Anadolu'ya gelmeden önce başlamıştır. Dini tasavvufi halk şiiri geleneğinin kurucusu olarak Hoca Ahmet Yesevi kabul edilir.(Onun oluşturduğu şiirler olan hikmetler ile)

 * Dini tasavvufi halk şiiri, tasavvuf düşüncesini halka yaymayı amaçlamıştır.

 * (Yukarıdaki maddeye dayanarak) Bu şiir geleneğinin dili oldukça açık ve sadedir. Halkın anlayabileceği bir dil kullanılmıştır. 

 * (Yukarıdaki maddeye dayanarak) Bu şiir geleneği divan şiirine göre daha çok insana ulaşmıştır.

 * Genellikle hece ölçüsü kullanılmış; ancak yer yer aruz ölçüsü kullanılmıştır.

Dini Tasavvufi Halk Şiiri
Dini Tasavvufi Halk Şiirinin Özellikleri
 *  Dini tasavvufi halk şiirinde ilahi, nefes, şathiye, nutuk, deme, devriye gibi nazım biçimleri kullanılmıştır.
İlahiler dini tasavvufi halk şiirinde en çok kullanılan nazım şeklidir. Allah'ı öven şiirlere denir.Dörtlükler halinde oluşturulur.
Nefesler, daha çok Bektaşi çevrelerinde söylenen ilahilerdir.
Şathiyelerde çözülmesi zor ifadelerle dini konular hafife alınmıştır. Mizahi bir üslup kullanılır. Dalga geçer gibi görünse de aslında hikmetli sözlerdir.
Tarikata yeni girenlere tarikat kurallarını ve adabını öğretmek için nutuklar yazılmıştır.

 * Dini tasavvufi halk şiiri toplumsal bir işlev görmüş ve Anadolu'daki düzenin sağlanmasında önemli rol oynamıştır.

 * Şiirlerin çoğu tekkelerde zikir esnasında söyleniştir.

 * Allah, insan, felsefe, doğruluk, ibadet gibi temalar işlenmiştir.

Parnasizm



PARNASİZM EDEBİ AKIMI


Parnasizm edebi akımı Fransa’da şiir türünde ortaya çıkmıştır. Bir anlamda şiirdeki gerçekçilik diyebileceğimiz parnasizm, bir anlamda realizmle natüralizmin şiirdeki sentezinden meydana gelmiştir. Bu akım, "Parnas" adlı derginin 1886 senesinde yayınlanmasıyla ortaya çıkmıştır Parnas, mitolojide ilham perilerinin yaşadığına inanılan efsanevi dağın adıdır.

Bu akımı benimseyen sanatçılara "parnasyen" denir. Parnasyenler şiiri salt biçim (şekil) olarak görürler. Bu sebeple biçim güzelliğini yani şekil güzelliğini her şeyin üstünde tutarlar. Yine aynı sebeplerle ölçü (vezin)  ve uyağa (kafiye) çok önem vermişler, ritmi ön plana çıkarmışlardır. Sözcüklerin birarada kullanılmasından ortaya çıkan müziği de şiir için gerekli bir şey olarak görmüşlerdir. Parnasizm akımı, romantizm akımına bir tepki olarak doğmuştur. Bunun için bu akımda duygunun yerini düşünceler almış, parnasyenler şiirde ayrıntılı ve nesnel betimlemelere yer vermişler bununla birlikte duygusallığı reddetmişlerdir.

Parnasyenler şiiri; ışık, gölge, renk ve çizgilerle sağlamayı düşünürler.

Parnasyenler “Sanat, sanat içindir” görüşünde olmaları sebebiyle şiirde fayda değil, güzellik ararlar.

Tarihteki mutlu dönemlere duyulan özlem, yabancı ülkelerin manzara ve gelenekleri parnasizm akımında işlenen konulardır.

Parnasizm
Parnasizm edebi akımı
Parnasyenler Eski Yunan ve Altin mitolojisine büyük hayranlık duyarlar. Dolayısıyla ele alınan bazı konular klasisizmle benzerlikler göstermektedir.

 

Parnasizm Akımının Başlıca temsilcileri:

Th. Gautier
T.D. Banville
François Coppee
J.Maria de Heredia

TÜRK EDEBİYATINDA PARNASİZM

Türk edebiyatında parnasizm akımının en belirgin özellikleri Tevfik Fikret’te görülür. Bazı yönleriyle Yahya Kemal de bu akımdan izler taşımaktadır.

Empresyonizm (İzlenimcilik)

Empresyonizm (İzlenimcilik)

Empresyonizm Akımının Özellikleri

* Bu edebi akım 19. yüzyılda ortaya çıkmıştır.
* Edebiyatta ve resimde gelişip bütün güzel sanat dallarını etkilemiştir.
* Empresyonizm akımında dış dünyada görülen varlığın gerçek yönü değil, kişide bıraktığı izlenimler önemlidir; bu sebeple eserde anlatılan dış dünya değil, dış dünyadaki varlıkların hayale bürünmüş izlenimleridir. İzlenimcilik akımının temsilcileri aslında dış dünyaya, oradaki nesnelere ve varlıklara karşı ilgisizdirler.
Empresyonizm
Empresyonizm (İzlenimcilik)
*Varlığın sanatçıda içinde bulunulan bağlamda uyandırdığı izlenimler, sanatın öğesi olarak kabul edilmiştir.
* Anlam belirginliğinden çok kapalılık yeğlenmiştir, anlamın yoruma uygun olması beklenmiştir.
* Empresyonizm akımına göre sanatın amacı birtakım gerçekleri yansıtmak değildir.
* Empresyonizm akımının temsilcileri "Sanat için sanat" ilkesini benimsemiştir.
* Gerçekler, kişilere göre değişir ve kişisel değer kazanır.
* Işık ve renk kaynaklı görsel izlenimler, şiirde önemli bir yer tutar.

Empresyonizm Önemli Temsilcileri

  • Rainer Maria Rilke
  • Paul Verlaine
  • Arthur Rimbaud
  • Goncourt Kardeşler
  • James Joyce

Türk Edebiyatında Empresyonizm

  • Ahmet Haşim
  • Cenap Şahabettin
  • Ahmet Muhip Dıranas